23 Mayıs 2009 Cumartesi

hamak mı alsak ne?

e şimdi ne yapacağız?
bütün bu hafif melankolik halleri alıp denizlere fırlatmalı, camları camları açıp dışarılarda gitsin başka başka canlar bulsun kendine aaaa yeter diyip diyip de ne yapacağız peki?
nasıl yapacağız?
dinlenilen müzikler, iştahın kapanması sorunsalı, kızgınlık, öfke, sinirli ruh halleri...
ne yapacağız şimdi?
hamak alıp sallanmanın hiç sırası değil, hayır yok, hiç mi hiç zamanı değil.
şimdi olmaz şekerim,
belki daha sonra...

17 Mayıs 2009 Pazar

noir desir

yok, yok anlatmadan edemeyeceğim. içimi dolduran o siyah şey geldi karnımda yerini buldu, bir güzel yerleşti, arada bir kımıldanıp duruyor bir de üstelik. çok azap verici. çaresi yok, birşeyi yok.
içimde büyüyüp duran siyah, simsiyah bir şey... bir siyah ancak bu kadar hissettirebilir kendini. sahibi olduğum karnımda beslenen, büyüyen, tuhaf ve rahatsız edici siyah bir şey. keşke bir ad bulabilseydik derken ben, bir parça çıksın gitsin içimden derken... bazı şeylerin mümkünü yok. meğer kendine bir ad bulmak istemiş. o gün dinlenen bir şarkı içimde ne varsa ona anlam kazandırdı.


noir desir//


içimde zamanlarca büyüttüğüm şey tesadüfi bir şekilde kimliğini buldu. sonra uçup gitmedi, içimde varlığını hissetmek güzel.
ve sanırım bu sefer rahatsız edici değil.
şimdi artık geçer gider mi, bilmiyorum.

8 Mayıs 2009 Cuma

hoşgeldin şekerim

ilk yazı bu. bir heyecan, bir ne yapacağını bilememe hali sardı etrafımı. ani alınmış bir kararla oldu, öyle üzerinde düşünülmüş bir şey değil. ohh, bi rahatladım. tanrım mayıs gelmiş nerede bu güneş isyanlarımın sonucudur herhalde.
ne diyelim. şimdi bir hoşgeldin şekerim diyip kendimi yanaklarımdan öpmeliyim sanırım.