9 Eylül 2009 Çarşamba

sen çok oldun artık!

18 Ağustos 2009 Salı

eyvallah

birkaç şarkı, birkaç anı, gecenin sessizliği,o feci gerçekliği, ha bir de "günlerin ne getireceği bilinmez ki"...
iyi geldi, fazlasıyla iyi geldi...
benim hala umudum var diyorduk birbirimize. eyvallah demeyi de öğrendik bir şekilde.dün ya da ondan önceki gün, ya da daha önceki gün, ya da asırlar öncesinde... hatırlamıyorum.
artık ne olacaksa olacak, her şey yolunu bulacak.birbirimizin ellerini tutmayı öğretmişiz birbirimize, zor oldu, oldu. artık üzülmek için hiçbir şey kalmadı. belki de hala var, bilmiyorum. öyleyse bile bir şekilde ortalarda yoklar şu an. öyle de kalsınlar kıpırdamadan. kimsenin çekecek hali yok sanırım. sanırım değil, bu sefer çok eminim.her ne halt ediyorlarsa devam etsinler ve uzun bir süre de gözümüze görünmesinler.

eğer mümkünse...

lütfen, bir süre...

1 Ağustos 2009 Cumartesi

iskambil kagitlari

paris, je ta'ime...
vuvv...bir kere daha paris. buyuluyorsun. sesin, muzigin ve regin buyuluyor.
ve sen geldin aklima jude. gelecekteki paris yolda$im.
sartre i andik bir guzel. andik yine. bunun sartre i okumamla da ilgisi var tabi. hayir sartre i okuyorum bu sefer, ta kendisini okuyorum.
"hayatlari boyunca sadece bir kez seven insanlar geri zekalidir. onlara sorarsaniz bunu sadakatleri ve dogrulukları ile izah ederler. bana kalirsa, tembellikleri ve hayalgucu yoksunluklarındandir." tadinda bir sey hatirliyorum. oscar wilde? yah. seni de andik. bu gece boyle bir gece olsun. herkes anilsin.teker teker. ve kimse kalmasin geride...

ama olmayacak bu gece. belki baska bir gune saklariz anilarimizi. cantalarimizdan cikarir teker teker iskambil kagitlari gibi onumuze acariz.boylesi daha guzel olacakmis gibi geliyor.bu sefer gercekten oyle, tembelligimden degil. joker kayip cunku. jokersiz iskambil kagitlarina benzetmeler yukleyemeyiz.

ozaman john lennon'u kucagimda uyutacagim. marion'la beraber c'est dit soyleyecegime soz veremem ama belki... belki... belki o gece butun hayallerimi gerceklestirebilirim.
yildizlar bazen biz istemedigimiz zamanlarda burnumuzun dibinde kendilerini gosteriyorlar.
o zaman sansli oldugumuzu dusunuyoruz. sans da degil de...

en iyisi mucizeler dileyelim...
herkese yildizli, pariltili mucizeler....

1 Temmuz 2009 Çarşamba

aidiyet

hicbir yere ait olmaya gerek yokmus.
suraliyim, buraliyim, nerelisin,icinden misin sorulari..
bir yerlere ait olmaya, kendini orda guvende hissetme hissine...gereksiz.
bir yuvan olabilir..hepsi bu. fazlasi degil.
butun evrene aidiz, yan komsudaki de sen, komsu kitadaki de...
"ben dunyaliyim." bu yuzden. bu yuzden "dunyaliyim." ben.

26 Haziran 2009 Cuma

mana // camus

baştan söylemeliyim ki "a"ların şapkalarını çaldım.tdk kurallarıyla alakası yok.küçükken kafama hiç bir şapkanın olmamasından bu kıskançlığım.

geride bırakma hissi. şimdi gördüğün, bir daha ne zaman göreceğini bilemeyeceğin, asla bilmediğin pek çok şeye onların yanındayken özlem duymak.içimde dönüp dolaşan simsiyah şeyin uyuması, uyandığında beni simsiyah bulutların içine atıp bırakması. ah bir de şu abartmalar... manasızca görülen, duyulan her şeyi, her kelimeyi, her durumu bolca lafla abartmak. manasız. camus seni sadece bu sebepten sevdim. kabahtli olsak da olmasak da ne fark eder. her insan biraz kabahatlidir nasılsa. ama bunun bir manası yok dediğin için sevdim. bir de seni sevenleri sevdim.öylece sana olan hayranlıklarını anlatmalarını falan işte.onları sevdim.ama inan bana sadece o kadar. seni yarım bıraktığım için üzgünüm, yabancıya selamlar..

18 Haziran 2009 Perşembe

vals

dolup taşmadan, bir şeylerin kendiliğinden dökülmesine, akıp gitmesine izin vermeli. her şeye aynı anda sahip olamayanlardanız biz. yanlış zamanda düşlenmemiş ve kirlenmemiş yerlerde, yanlış kişilerin elini tutanlardanız. kendi seçimimiz bu. bile bile böyleyiz biz. başka türlüsünü de olamayız, düşündük de , olamayız galiba.

olsun. böyle olacaksa, olsun. kendiliğinden dökülmesine izin veriyoruz. zamanın avuçlarının içine bırakarak "artık taşacak bir şey kalmadı" diyoruz. çoktan dedik bile. olsun.

hınzır bakışlar, zekice kurgulanmış cümleler altında ezilmek olmasın sonu, yeter. zaman birbirimizi incitmek zorunda bırakmasın bizi. yoksa güzel başlarımız birbirimizin omzunda bulur yerini, gözlerimiz ellerimize düşer, ağlarız. " yok, bu sefer yok." der, ağlarız. yaparız. başka türlüsünü olamayız çünkü. öyle konuştuk. kendimizi öyle anlattık. kızılacak bir şey yok bunda. kendimizi bulmak için önce kaybolmaya izin vermemiz gerekiyordu. zamanın sinsiliğinde kaybolduk şimdi. başka başka yanlış zamanların dansını ediyoruz. yanlışlığı doğruluğu tartışılmayan, varlığı güzel bedenlerle huzurlu valsler yapmaktayız. olsun.

kendi devrimimizi yapmaksa istediğimiz, "danssız bir devrim düşleyemeyiz."

cancan"a...

23 Mayıs 2009 Cumartesi

hamak mı alsak ne?

e şimdi ne yapacağız?
bütün bu hafif melankolik halleri alıp denizlere fırlatmalı, camları camları açıp dışarılarda gitsin başka başka canlar bulsun kendine aaaa yeter diyip diyip de ne yapacağız peki?
nasıl yapacağız?
dinlenilen müzikler, iştahın kapanması sorunsalı, kızgınlık, öfke, sinirli ruh halleri...
ne yapacağız şimdi?
hamak alıp sallanmanın hiç sırası değil, hayır yok, hiç mi hiç zamanı değil.
şimdi olmaz şekerim,
belki daha sonra...